Vadeli Yaşamlar
İnsan eşref-i mahlukattır derdi İsmet Özel’in babası. Önemli olduğuna katılıyorum bir çok kere. Savunma mekanizması da olabilir bu tabii. Çünkü önemli de değilsek zaten çekilmiyor, hiç çekilmez bu dünya sürgünü. Çekilmeli mi ona da hala karar vermiş değilim.
Eskilere nasılsın diye sorulduğunda genelde vademizi dolduruyoruz derlermiş. Hikmetli sözlerden biri gelir bu bana. İnsan biliyorsunuz veya bilmelisiniz ki unutmak ile aynı kökten geliyor. Unutuyoruz bir çok defa. Söze girmeden şunu da söylemeliyim ki unutmak büyük nimet genelde. Neyse. Unutuyor diyorduk insan için. Lakin unutmaması gereken şeyler var. En başta öleceği gerçeği. Her geçen günü attığımız bir adım olarak düşünürsek mezara doğru yürüdüğümüz gerçeğini unutmamalıyız. Kiminin mezarı daha yakın kiminin daha uzak ancak herkes mezarına doğru adım atıyor. Bilmem kaç aylık vade ile alınan borç gibi ömür. Her gün ödüyoruz ve bir gün borcumuz bitecek inşallah.
Bizleri yaratan bizlere okumamız için gönderdiği kitapta -ki ülkemizde kitap okumayı pek sevmeyiz, ağızlarınızın tadını kaçıran ölümü sıkça anın der. Bu da hikmetli bir cümledir. Bir yandan öleceğinizi unutmayın derken diğer yandan bazen ağzınızın tadı kaçmalı der. Hangi yönden bakarsanız bakın artık. İki taraflı bakıldığında öleceğini bilen insanın ağzının tadı pek gelmez de denilebilir. Her neyse artık.
Yaşamayı pek sevmediğim, dünyaya alışamadığım, ilgimi çekmediği yakın çevrem tarafından bilinir sanırım. Dünyayı seven ve sevilmek isteyenleri gördükçe de hayret makamında şaşkınlığım artar hep. Mal ve makam için insanın neler yapabildiğini gördükçe en çok. Öleceklerini bilmiyolar mı acaba halbuki onları da yaratan ve binlerce nimet veren rableri öleceksiniz diyor hatta onları yaratan ve binlerce nimet veren rabbinin gönderdiği elçi dünya gölgesinde biraz nefeslenip yola devam ettiğimiz ağaç kadardır falan diyor onu da duymadılar demek ki. Duysalar çünkü sevmezlerdi pek dünyayı diye tahmin ediyorum. Neyse dediğim gibi beni pek ilgilendirmiyor yer küre ve içindeki şeyler. Benim gibi pek sevmeyen birinden iki dörtlük yazıp bitirelim.
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da er, geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?
Bu da hikmetli bir söz. Ancak finale alttaki yakışır;
Şu serilmiş gölgene imrenmedeyim:
Ne saadet hani? Ondan bile mahrumum ben.
Daha bir müddet eminim ben bu hayatın yükünü
Dizlerim titreyerek çekmeğe mahkumum ben.
Çöz de yükümün kör düğüm olmuş bağını
Bana çok görme bir avuç toprağını.
Diyerek bitirelim ve yolumuzun kısa olmasını umalım. Zira hiç çekilmiyor…