Tersine Göç İçin Motivasyon Hikayeleri 4
2016 senesinde tersine göç ile alakalı bir yazı yazmıştım. Bunun bir seri olduğunu ve muhtelif vakitlerde devam ettireceğimi söyleyip, 2017 ve 2018 de devam niteliğinde toplam 3 yazı yazmıştım. Okumayanlar varsa bu yazıdan önce arama kısmını kullanarak diğer yazıları okumalılar. Geldik 2020’ye. Teknoloji inanılmaz gelişti ve bizi içine çekti. Telefonlar ve akıllı aletler vücudumuzun bir uzvu haline geldi. Konuşmalarımız, sosyalleşmelerimiz, bayramlaşmamız bile bu akılı aletlerle gerçekleşir oldu. Sağlık sistemlerimiz gelişti de aynı ölçüde gelişti.
Bundan 4 yıl önce yazdığım ilk yazının ilk cümlesi “büyük şehirlerin artık bittiği” ile ilgiliydi. Bu fikrim 4 yıl önce birden hasıl olmadı tabii ki. Uzun süredir düşündüğüm, varsaydığım fikirlerin toplamıydı.
Günümüzde yaşadığımız virüs ile alakalı, çözümü ile alakalı veya yapılması gerekenlerle alakalı hiç birşey söylemeyeceğim. Zaten haftalardır herkesin içi dışı bu durum olmuştur ve aynı şeyleri bir kere daha okumak istemeyebilirsiniz benim gibi. Ben farklı şeyler söyleyeceğim bu konu ile alakalı.
Üstte yazdığım gelişmeler, insanın ölümsüz varlık olduğunu, muhteşem sistemler kurup işlettiğini, uzaya merdiven dayadığını ve tek amacın kişisel hazzın arttırımı olduğunu öğretti bize. Piramidin ilk basamağı olan hayatta kalma ve yaşam çabasını çoktan geçmiştik. Ancak öyle olmadığını, sistemlerimizin çöktüğünü, uluslararası birliklerin işlevini kaybettiğini, 4 yıl önce ilk cümlede söylediğim gibi büyük şehirlerin bittiğini artık anlamışızdır umarım. Şuan tüm gelişmişliğimiz bir kenara, yaşamak için bir maske arar durumda evde oturuyoruz.
Bu arada söylemem gereken bir şey de şu ki; ekmek parası için çalışmak mecburiyetinde olan, büyük şehirlere mahkum olan, her gün sokağa mecburen çıkmak zorunda olan kişilere değildir bu yazı. O kişilere umarım yardım edilir ve ölümle yüz yüze kalmak durumunda kalmazlar her gün demek dışında elimden başka bişey gelmiyor. Yazının amacı, kendini mecbur olmasa da kalabalıklara mecbur hissedenlere.
Yaşadığımız bu günler elbette çok sancılı da olsa geçecektir. Ancak insan psikolojisi üzerinde ağır yaralar bırakacak olduğu kesin. Her gün dünyada binlerce insan ölüyor. Kısmen üçüncü dünya savaşı olarak görülebilir. Aynı savaş gibi çeşitli cepheleri var. İlk başta Çin sonra Avrupa en son ise Amerika cephelerinde insanlar yaşam savaşı veriyor. Ancak doğa ile yaptığımız savaşı kazanacak gibi durmuyoruz.
Böyle bir giriş yaptıktan sonra yazmak istediğim asıl kısım bu işlerin bittikten sonraki kısmı. Bu durum ortadan kalksa da eskisi gibi sosyal ortamlar, kalabalık etkinlikler, bir süre devam etmeyecek tahminindeyim. İnsanların bilinçaltındaki korku buna izin vermeyecektir belli bir süre. Sonra yavaş yavaş eski durumuna dönecektir dünya ve sanki hiç birşey olmamış gibi gene koşturacaktır insanlar sağda solda. Aylık hedef tutturmalar, suni gıda üretimleri, kalabalık sosyal hayatlar, hafta sonu dinleneceğim diye binlerce insanın aynı ortamda kafa yorma durumları geri gelecektir. İnsanoğlu ne yazık ki böyledir. Unutur çabuk. Yaşadığı çoğu şeyden de ders almaz. Çok az bir kısmı bunun istisnasıdır ki o kişilere tavsiyem kendi kurtuluş senaryolarını yazmaları.
Tersine göç ile böyle bir salgın durumunda sokağa çıkma yasağı olmayan küçük ama güvenli şehirlere geri dönmeli. Sıra ve maskeler ile market önlerinde suni ve faydasız gıdalar ile yaşamak için beklememeli. Küçük de olsa kendi bahçelerinde ilaçsız-zehirsiz bişeyler üreterek sağlıklı bir şekilde yaşam sürmeli. Büyük şehirlerin mecburiyet olarak gösterdiği tüketim çılgınlıklarına son vermeli. Minimalist yaşam şartlarına alışkanlık göstermeyi öğrenmeli. Gereksiz harcamalar ve eşyaların külfetini sırtlarından atmalı. Böyle bir hayata geçildiğinde gider kalemleri ciddi miktarda azalacak, sağlıklı yaşam konusunda çekinceler giderilmiş olacak. Örneğin bahçesi balkonu olmayan aynı binada bin kişinin yaşadığı evlere binlerce lira kira ödemeyeceksiniz. Gezen tavuk yumurtası ve organik domates almak için maaşınızın yarısını dökmemiş olacaksınız. Sokağa çıkma yasağından etkilenmeyeceksiniz. Kirli havası insanların ömrünü kısaltan yerden ziyade ağaçların içerisinde mutlu huzurlu olacaksınız. Eve damacana su almayacaksınız mesela. O damacananın doğal su diye şişelendiği dağdan akan sudan içme şansınız olabilir. Hem de ücretsiz. Gider kalemlerinizin çoğu olmayacak yani. Çok kısıtlı bir gelirle yaşayabilirsiniz tabii ki her sabah 15 liralık üzerinde isim yazılı kahveden içmeden uyanamıyorum demiyorsanız. Bunun gibi onlarca avantajını yazabilirim ancak evde kaldığınız bu günlerde siz de bu faydaları düşünebilirsiniz.
Hasılı kelâm başka bir hayat mümkün. Bunu mecbur kalmadan ve zorunda olmadan gerçekleştirebilseydik keşke. Bugünlerde insanların çoğu evden çalışıyor. Gene evde kaldığınız bu günlerde online gelir kalemleri bulabilirsiniz kendinize. Çünkü akla gelen tek soru, öyle bir yerde yaşamaya başlasak nasıl gelir elde edeceğiz sorusu. Bu soruna bu günlerde bir çare bulabilirsiniz umarım.
Seçim şansınız var yani. Her gün bir bardak çaya 5 lira bir tabak makarnaya 20 lira vererek, binlerce insanın saatlerce beklediği trafikte bekleyebilir, binlerce insanın oturduğu ve binlerce lira oturduğunuz bahçesinde 2 ağaç var diye doğal ortamda yaşadığınızı sandığınız evinize gidebilir, gün boyu yaşadığınız stres ile marketten doğal diye aldığınız konserve gıdaları yiyebilirsiniz. Ancak olumsuz her durumda ilk siz etkileneceksiniz ve ölme riskinizin yüksek olduğunu bilerek yaşayacaksınız. Yada sabah kalktığınızda ekstra oksijen yüklenerek kalkacaksınız, bahçenizden ürettiğiniz doğal domates ve yumurta ile kahvaltı yapacaksınız, büyük şehirlerin getirdiği üstte yazılan sorunlarınız olmayacak ama isminizin başında unvan da olmayacak. Çevrenizi etkilemek için kıyafetinize binlerce lira harcamayacaksınız. Egonuz zedelenecek muhtemelen. Araç sesleri ve gürültülü ortamlar yerine kuş ve su sesine tahammül etmeniz gerekecek zor da olsa! Dediğim gibi yazılacak çok şey var ancak gerisini hayal gücünüze bırakıyorum.
Yani hayatınızı komple değiştirmiş olacaksınız. Yada hayatınız sizi komple değiştirecek. Düşünmek için çok vaktimiz var, bunu bi düşünelim isterim.
Sağlıklı günler.
Bu konuda çok zamandır düşünüyorum, çok şubeli bir eğitim firmasının şubesinde yönetici olarak çalışıyorum her geçen zamanda sorumluluklar ve çalışma zamanları zorlaşıyor. Hırsa yenik düşüp bu sürece daha ne kadar katlanabilir insan bilemiyorum.
Sistemden çıkmadıkça, sistem çıkılmaz hale geliyor bir süre sonra sanırım.
Pandemi sürecinden sonra insanlar hem büyük yapılara yaşamak istemiyor, hem de izole olmak istiyor. Bahçeli evler düşüncesi, tersine göçü tetikleyebilir.