Boş Konuşma

Kağıt Kesiği Dil Yarası

Dil yarası en büyük yara imiş. Kim demiş ise doğru demiş. Girizgahımız böyle olsun. Yazı yazmam ile alakalı olup kafamı yeyip bitiren bir konuya değinmek istiyorum.

İnsanları çok sevmem bilen bilir. Genel olarak da kitaplar haricinden çok fikir dinlemekten hoşlanmam. Bu huyuma inat denk geldiğim en saçma şeyi bile okur, izlerim. İnsanlar sabredemeyip “bu ne yaw kapat artık şunu” dedikleri şeyden bile bişey almaya çalışırım. Sokakta en alelade kişi ile muhabbet etmeye çabalarım. Çay içecek olsam ya da bişey alacak olsam satan kişi ile mutlaka bir iletişim kurarım. Küçük bir latife ile dahi olsa. Kağıt toplayan çocukların yanına oturup sohbet etmişliğim de vardır, ellerine kahve alıp dedikodu yapacak iki kadına üçüncü olmuşluğum da vardır. Dinlemeyi çok yaparım. Severim diyecektim üstte dediğim gibi sevmeme huyuma inat herkesi dinlerim. Yaparım kelimesi gitmedi ama idare edin.

2 haftada bir yazı yazıyorum blog sayfama. Bazen daha kısa bazen daha uzun aralıklar oluyor. Bi çok kez yazıp siliyorum, ya yazıp taslaklara kaydediyor yayınlamıyorum ya da ya bunu falan kişi yazmış deyip sukut-u hayale uğruyorum. Bu konuda da 3. ihtimalden, “yaw bu söylenmiştir” mefhumundan bahsedeceğim.

Geçenlerde bir yazımda bahsetmiştim. Türkçe dil devriminin sıkıntıları ile alakalı bir hafta boyunca kafamdan yazı tasarladım, bilgiler not aldım, algımı o alana yönlendirdim -ki yazılarım genelde bu şekilde şekilleniyor, uzun süre fikir hamallığı yapılarak. Neyse dedim ki tamam yazı şekillendi şöyle girer böyle toparlarım yazıyı, bilgisayarı elime aldım ve her bilgisayar açışımda kontrol ettiğim siteleri kolaçan ettim. En sevdiğim bloglardan birine yazı eklenmiş. Bilin bakalım ne? -Dil devrimi. Ulan bir hafta boyunca kafamda şekillendirdim, notlar aldım, cümleler hayal ettim, bi baktım ki konuya değinmiş biri. Haydaaaa

Sonra tabii ki yazmadım. Nasılsa biri söylemiş bana gerek kalmamış dedim ne derece doğru bir görüş tartışılır. Sonra da düşündüm ki değinilmeyen konu mu kaldı, söylenmeyen söz mü kaldı.

Bence söylenmeyen söz kaldı demek cehalettin izharından başka bişey değildir. Kendim için ifade edeyim okudukça, değinilen konuları gördükçe alan daralıyor. Her konuda nice görüşler-kitaplar yazılmış. Divan edebiyatı ile alakalı biriyim bunu da bilen bilir. Divan edebiyatı okudukça “yaw yazılmış işte bu konu da” diyorum. Hatta iddia ediyorum işin ehli bir divan edebiyatçısı getirin (serdar tuncer değil tabii ki) ve ona bir konu başlığı söyleyin, belki size 10 tane o konu hakkında beyt söyleyecek. Abartmıyorum.

Bi çok alanda eser okuyorum vardığım kanaat bu. Emin olun söylenmedik laf yok. Buna karar verdikten sonra zihnimde 2 yol açıldı.

1. Madem her şey söylendi, bundan sonra ne yazı yaz ne konuş. Zira dilinden dökülen her laf artık israf-ı kelam olacaktır. Yani madem söylenmedik laf yok senin konuşman boş konuşma olur. Hem senden daha da güzel söyleyenler söylemiştir, sen de sus işine bak. Bu düşünce beni bir çok şey yazmak ve söylemekten nehyetti.

2. Mevlanaya nispet edilen bir sözde: Dünle beraber gitti cancağazım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım ifadesi başka bir ufuk açtı. Dedim ki her laf söylendi ama kendi devrinde kendi zamanında belki söyleyenin ağzı ile söylendi. Benim zamanımda benim ağzım ile söylenmedi, belki benim ağzım ile söylense farklı tesirler çıkartabilir. He çıkartır mı çıkartmaz mı bilemem. Benim işim de değil. Ben bildiğim şeyi anlatmaya çalışacağım. Bi çok kişiden de bu konuda destek de görüyorum, nefsimi okşama amaçlı değil ama “ille de yaz okuyalım” diyen kişi sayısı az değil.

Toplayalım dağınıklığı. Her söz söylendi evet. Tesiri olmayacaksa, söylediğimiz kelam israfı olacaksa susmakta fayda var. Hatta bu durumda konuşmak cahilliğin ilk basamağıdır ki bu konu ile alakalı da yazı yazacağım yakında. Ama bir insan da olsa etkilenecekse, eskiyi yeni etmek, tekrar söylemekte fayda görüyorum.

Boşuna dememişler et tekraru ahsen velev kane yüz seksen diye. yani tekrar iyidir, 180 defa dahi olsa.

Selametle…

Daha Fazla Göster

Samanpan

Dünyanın en güzel şehrinde doğup dünyanın en dandik başkentinde hayatını devam ettirmekte. Psikoloji İle uğraşmakta olup saçmalamak için bu siteyi kullanmakta. Tanısanız çok sevmezsiniz.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu