Hakan Günday-Az
Kitap okuma alışkanlığınız yoksa tam sizlik bir kitap diyerek başlayayım. Çünkü çok sürükleyici bir roman. Daha önce Hakan Günday’dan bir önerim daha olmuştu. Okumadıysanız buraya tıklayarak gidebilirsiniz o yazıya. Kendisi tarzını macera romancısı olarak anlatıyor. Bazı yerlerde “yeraltı edebiyatı” falan gibi kötü yakıştırmalar yapılsa da katılmıyorum. Gerçekten iyi bir macera romancısı kendisi. Tüm kitaplarını okumuş biri olarak söylüyorum bunu. Hatta yakın zamanda “Daha” isimli romanından uyarlanan bir sinema filmi vizyondaydı. O konu ile alakalı da bir yazı yazacağım yakında.
“Manzaradan değildi cam kenarını sevmesi. Yanında bir kişinin az olması demekti. Öğreniyordu Derda… Ne kadar az, o kadar iyi.”
Kitaba gelirsek 2 ayrı hikaye ve güzel bir sonuçla bağlanması diyebilirim. İçinde çok sarsıcı şekilde din, kürtler, aşk, cinsellik, gurbet gibi kavramlar var. Din ile alakalı kısımları gerçekten çok acayip. Cinsellik ile alakalı bölümü ayrı vurucu. Ülkemizde kitap okuma oranı o kadar düşük ki yazar hala linç yememiş durumda. Ciddi kitapsever bir ülke olsak çoktan bitirmiştik kariyerini. Ayrıca kürtler konusunda da eleştirildiğini gördüm. O konuya hiç katılmıyorum, kitabın “türkçülükle” uzaktan yakından alakası yok. Kürtlerin aşağılanma durumu yok aksine bir durum tespiti olduğunu düşünüyorum. Bir başka eleştiri “bu kadar tesadüf olur mu kardeşim” denmesi. Bu eleştiriyi yapanlar, hani birlikte film izlerken film izlediğinin farkında olmayıp, alakalı alakasız eleştirenler var ya işte onlar. Yahu bu bir kitap ve hayal gücü ile kurgulanmış. Anlamıyorum bu sığlığı.
“Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar? -Onlar da,göğüslerinde bir et parçasıyla,canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!”
Farklı coğrafyalarda doğup, bin bir dertle yoğrularak büyümüş Derda ve Derdâ isimli iki kişinin sevgisini konu alan güzel ve gerçekten sarsıcı bir roman. Okurken maceracı gibi bir doğuda bir batıdasınız ve yerinizi hiç yadırgamıyorsunuz. Oğuz Atay konusundaki bölümleri özellikle beğendim. Sizi bazen güldüren bazen ağlatan bir film tadında. Okumanızı tavsiye ederim.
“Çünkü dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti : UMUT”
Fiyatı: 19,60
Sayfa: 36o
Türü: Roman
Puanım: 10 üzerinden 8.3
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az…
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum… Az…
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi.