Ayağını Coğrafyanın Sınırına Göre Uzat 3
Merhaba. Emperyalizm-kapitalizm konularında düşünmeye devam ediyoruz. Diğer 2 yazı için arama kısmını kullanabilirsiniz.
Bu yazıda zaman ile alakalı bir kaç konu üzerinde durmak istiyorum. Kapitalizmin bize köküne kadar dayattığı mevzulardan biri. Bu ve bunun sonucunda başımıza gelenler ile alakalı bir yazı olacak. Başlayalım;
Kapitalizmi iliklerimize kadar hissetmediğimiz dönemlerde insanların daha çok zamanı vardı. Çiftçilikle uğraşıyorsa yazın ekiyor kışın dinleniyordu ve ya tarlasını tam kapasite çalıştırıp, ekmeğini kazanıp, bir sonraki yıl nadasa bırakabiliyorlardı. Ayrıca insanlar tatmin de oluyorlardı. Çalışıp da yoksul olan yoktu. Çalışmayan yoksullar vardı. Şuan bir evde bir kaç kişi çalışıyor, eğer durum öyle değilse evin erkeği 2 işte çalışıyor vs. Ama hala evi geçindiremiyorlar. Kaç maaş giriyor eve ve mutsuz insanlar yığını.
Zaman en kıymetli şey. Haliyle ne akraba ziyareti oluyor, ne bir kap çorba veriyoruz komşumuza, ne hasta ziyareti yapıyoruz vs vs.
İnsanların elinden zamanı alınca toplumsal mutluluğu da almış oluyorsunuz. Başkasının derdine koşacak zamanı yok insanın, belki gönlü var ama zamanı yok. Herkes kendi köşesine çekilince yalnızlık başladı. Artık ölsem de kurtulsam diyen binlerce insan görebilirsiniz çevrenizde.
Eskiden biri yardım istese fizana giderdi diğeri şimdi ise buna vaktimiz yok.
Burada iki kitaba atıfta bulunmam lazım sanırım. Elif Şafak Siyah Süt isimli kitabı okumadıysanız okuyun mutlaka. Kitapta bir kadının iç seslerini anlatıyor. Kuzey sesi diyor ki durmadan çalış, ölene kadar çalış. Güney sesi tatil yap boşver hayat zaten bitecek ne uğraşıyorsun diyor. Batı sesi zengin olmalısın herkesi yönetmelisin derken doğu sesi ise dünya fani ölüm ani vaktini dini ilimlere tesis et diyor. Hepimiz bu karmaşaları yaşıyoruzdur eminim. Okumanızı tavsiye ederim. Ben sadece kitabın şuan konumuzla ilintili kısmına dikkat çekeceğim. Kuzey tarafının verdiği durmadan çalış, batı kısmı da etkili tabii.
Diğer kitap ise Richard Sennett’in Karakter Aşınması kitabı. Onu da okumadıysanız mutlaka okuyun derim. Kapitalizmin insan ruhuna etkilerinden bahsediyor. Ordan bir hikaye alıntılayıp geçeceğim. 2 karakter var birincisi tuvalet temizleyicisi riko. meksika göçmeni. tuvalet temizleyerek oğlunu okutuyor ve amerikadaki bir bilgisayar şirketinde orta düzeyde yönetici oluyor oğlu. Ve babasının belki 100 katı daha çok para kazanıyor. Ve şöyle bağlıyor yazar; baba hedefini gerçekleştirdiği için mutlu ve huzurlu, ondan yüz kat fazla kazanan oğlu ise mutsuz. Çünkü zaman baskısı var üzerinde ve durmadan bişeyler yapmak zorunda, mutlu olacak zamanı bile yok. Bundan çıkarımla bugünün yoksullarının zaman yoksulları olduğunu anlatıyor.
Bunları tavsiye ettikten sonra şuna da değinmek lazım. Şuan çevrenizde gördüğünüz her şey hız ile alakalı. Daha hızlı bilgisayar, daha hızlı araba, daha hızlı servis yapan restorant daha hızlı telefon vs. Sürekli zamana ihtiyacımız var vehmine kapılıyoruz. 10 dakika huzulu bir şekilde bir yerde oturmuşluğumuz vaki değil. En hızlı arabaya sahip olmalıyız. En hızlı telefona. iphone 7 çıksın 8 i getirin istiyoruz. Sanki telefonla atomu parçalıyo gibi. Bu durumun üzerimizde yarattığı baskının haberinde bile değiliz. Reklamlar ile kapitalizm sırtımıza bindikçe biniyor ama koşmaya çabalıyoruz.
Az okuyoruz, vakit kaybı görüyoruz. Çok biliyoruz haliyle. Cahiller topluluğu haline geldik. Herşeyi bir anda öğrenelim istiyoruz. Herşeyden pay alalım, her konuda bir fikir beyan etmeliyiz zannediyoruz. Okuduğundan çok yazan bir topluluk haline geliyoruz ki durumumuz ortada.
Eşyadan yana zengin zamandan yana fakir bir topluluk var. Asli ihtiyaçlarımızı bile kapitalizm belirliyor. Evde duvarlardan rutubet akarken lcd televizyonumuzda hd yayınlar izlemek istiyoruz.
Aman yavaş, bi yere yetiştiğimiz falan yok. bişeyler başardığımız falan hiç yok. koşturuyoruz ne için koşturduğumuzu farketmeden bile.
Şu yazıyı bile burasına kadar okuyan azdır. Çünkü çok uzun, vaktimiz yok o kadar. twitterda düşünce ortaya koymamız, facebookta videolar eklememiz, tv lerde dizilerimiz telefonlarda uygularımız bekler. Okumak bize gelmez. Okuyana rahmet..
Antikapitalizm konusuna bir tuğla koymuş olalım bu vesile ile.
Aklınızda bir köşe açtıysam ne fayda…