Serüvenler

Tersine Göç İçin Motivasyon Hikayeleri

Büyük şehirlerin artık bittiği ile alakalı hemfikir olmalıyız. Bitmek derken kaynak paylaşımından ulaşıma stresten gürültüye onlarca etken var. Artık yetmiyor hasılı kelam. Bununla alakalı yapılacak en mantıklı işlerden biri de tersine göç dedikleri hadise. Köylere dönmek lazım. Havası, suyu, mis gibi doğallığıyla falan. İnsanın ömrüne ömür katar derler ya gerçek.

İstanbul’da doğup büyüdüm 10 küsür yıldır Ankara’da yaşıyorum. Buna kanaat getirmem yeni olmadı. İstanbul için özellikle trafik konusu artık haddi çoktan aşmış durumda. Geçen günlerde tam 3 saatten fazla yoldaydım bir yerden bir yere gideceğim diye. Öyle avrupadan anadoluya falan da geçmedim aynı kıtada. Güzelliği bir yana çekilecek dert mi bilinmez.

Dönmek konusunda sanırım en esaslı sorun maddiyat. Çünkü zaten kırsalda iş aş bulunmadığından yıllar evvel büyük kentlere göçmüş büyüklerimiz var. İlerleyen nesiller için de dönmesi çok zor hale geldi. Okuldu meslekti işiydi vs derken köye dönmek bir hayli zor. Dönsek ne yapacağız da diyebilirsiniz. Sonra bir çok kişi için ilgi çekici bile değil köy hayatı. Büyük kentlerde bin bir eğlenceye alışan kişi için toza toprağa bulanmak zor gelebiliyor. Çocuklarımız için de zor okuluydu arkadaşıydı….

Saymakla bitmez zorlukları. Ancak bir de güzelliği var işin. Geçen izlediğim bir belgeselde 12 yaşında bir kız çocuğu soba yakıyor ve kardeşiyle ilgileniyordu. O an aklıma büyük şehirlerde yaşayan 12 yaşındaki çocuklar geldi. Karşıdan karşıya geçemeyen, servislerle okuluna giden, sosyal hayatı izlediği dizilerden ve ya elindeki tabletten ibaret olan çocuklar. Köydeki o kardeşimizle büyük şehirdeki binlerce kardeşimiz arasında da büyük fark var bunu kabul etmeli. Eli ayağı toprağa değmeden 18 yaşına gelen çocuklar var. Yapay park kumlarında oynayan sadece. İçtiği su su değil yediği yiyecek hormonlu. Demin yukarıda dönmenin zor olduğu ile ilgili bir sürü sebep saydık ancak bir de böyle bir durum var. Doğal hayatta yetişen bir çocuk ile büyük şehirde yetişen çocuk arasındaki farklar gibi. En iyi dersi, en iyi hocayı okulda dershanede arayan zihinler için tabii ki şehirde çocuk yetiştirmek önemlidir. Ancak en iyi öğretmen deneyimlerdir. Bu da para ile satın alınamayacak kadar değerli şehirde yaşayan için.

Aşağı yukarı buna benziyordu.

Ben çocukluğumu üstte de dediğim gibi İstanbul’da geçirdim. Yaz tatillerini ise memleketim olan Sinop’da. Ağaçtan yapılma bir evimiz vardı. Altı ahır, dam derler bizim orada. Oradaki ineğin sütü sağılır her sabah onu içerdim. Bahçeden topladığımız domates, biber, salatalıkla kahvaltı yapardım. Sabah ekmekçi gelirdi. Bizim köyün bakkalı yoktu bu tarz ihtiyaçlar haftalık gelen toptancılar ile karşılanır. Ekmek de her sabah gelirdi. Köy meydanında durur ve çocuklar elleri yana yana ekmekleri evlerine taşır. İnanılmaz sıcak gelirdi bana da o ekmekler. Böyle yuvarlak, büyük, sıcak. Arasam bulamam şimdi o ekmeklerden.

Her sabah gene köyün büyük baş hayvan besleyen hanelerinden birinden kova ile yoğurt gelirdi. Her sabah evet. Avluda geçer günün çoğu. Evin salonu diyebiliriz ancak tam da salon sayılmaz. Açık çevresi orada otururduk günün çoğunda. Tahta her yer sert gelirdi bizim gibi şehir çocuklarına. Rahmetli dedemin bir radyosu vardı eski. Noldu o radyo şimdi bilmiyorum aslında bulabilsem çok güzel bir eşya. Ordan müzik açardık. Arkası yarın hikayeleri dinlerdik. Hiç unutmam bir sefer ankaradan abim gelmiş evde bir bayram havası şarkısı çıkmıştı. Bi tek bu şarkı var aklımda nedense.

Çok garip gelirdi dediğim gibi köy benim için. Ben yeşil soğanı çok severim. Ekmeğin arasına koyup tuzlayınca bir de ayran varsa tadına doyum olmaz. Annemle köye gideceğiz gene bir zaman. Evimize gitmek için köyün bazı tarlalarından geçmemiz gerekiyordu. Neyse bata çıka gidiyoruz bi tarlaya geldik bir baktım gözümün alabildiğine yeşil soğan. İnanılmaz bir durumdu ya. Elma kurdu gibiydim o an her yerim elma. Ben tabi bi girdim tarlaya koşa koşa :) Sağdan Soldan elime ne gelirse kopartıyorum koşarken. Annem peşimde koşuyor dur oğlum başkasının tarlası diye. Tabi benim aklıma gelmiyor bu durum. Bayağı kopardım eve geldik yıkadım yedim falan. Tabi tarlanın sahibine bi hediye götürüp helallik istendi. Evimizin etrafında da çok vardı gerçi gidince farkettim ama iş işten geçmişti.

Evimizin etrafında arka tarafta mısır vardı bayağı fazla. Fasulye, salatalık, domates, biber, elma, armut, üzüm aklıma gelmeyen bir sürü doğal şey daha. Bu köyde yaşadığım anılarla alakalı bir kaç yazı daha çıkar. Çocukluk resimlerimden de paylaşırım artık ilerleyen yazılarda. Şenliklerimizi, sırık kebabı yapışımı, keşkekleri falan da anlatırız artık. Devam ederiz bu şekilde.

Sizin de bu kentten köye dönüşle alakalı ve ya köyde yaşadığınız ilginç şeyler varsa paylaşmayı unutmayın yorumlarda.

Daha Fazla Göster

Samanpan

Dünyanın en güzel şehrinde doğup dünyanın en dandik başkentinde hayatını devam ettirmekte. Psikoloji İle uğraşmakta olup saçmalamak için bu siteyi kullanmakta. Tanısanız çok sevmezsiniz.

İlgili Makaleler

5 Yorum

  1. Yazın ayrı güzel, kışın ayrı güzel.
    Hele köyünüz sinoptaysa üstüne birde tepedeyse kış boyunca evde mahsur kalırsınız… köy evlerinin kaloriferleri de yoktur, o yüzden sobalar kurulur salonun ortasına. sesi de, ısısı da, o kokusu da büyük şehirleri solda sıfır bırakıyor…
    Ben daha çok yazın gittim. Ama gittiğim kışları unutmuyorum.. gecesi soğuk gündüzü güneşli :)
    (Yaz zamanını zaten sen yazarsın diye yazma gereği duymuyorum)

    Malesef büyüklerimiz teker teker hakkın rahmetine kavuştukça, köyümüzdeki mezar sayısı çoğalırken köy evlerimiz teker teker boşalıyor :(

  2. Köye dönmeyi aşırı çok isteyen biriyim fakat geçim sıkıntısı yaşayacağımdan adım gibi eminim. (belki emekli olduğumda giderim) Aile, akrabalar, daha fazla iş imkanı büyük şehirlerde yaşamak için iyi bir nedendir.

    Benim köyüm yok. Olmasını çok isterdim, hatta köyde ergenliğimi geçirip şehire gelmek isterdim. Maalesef böyle bir durumum olmadı. Bu yüzden arkadaşlarımın köylerine gider birkaç gün takılırım. Çamura basarım. Ağaç görürüm. Ağaçtan meyve yerim. Motive eden şeyler bunlar.

    12 yıl evvel arkadaşımın köyünde tarla sürmüştüm. Atın arkasına geçip tarla kazmıştım. Tezek toplayıp saman balyalarını dizmiştim. Resmen terapi!

    Umarım hayatım bir köy evinde son bulur.

  3. Merhaba:)
    anlattıkların bana dayımla tarlada koşuşumuzu ve koşarken tekerleme okumaya çalışıp nefessiz kaldığımız halde zorlu gülüşümüzü hatırlattı. Serüvenlere devam edin, lütfen.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu