Haberin var mı ?

Bi Blog Yazdım Bi Halt Olmadı 3

Merhabalar. Nasılsınız iyi misiniz?

Bloglar ile alakalı ilk yazımı bundan tam tamına 6 sene evvel yazmışım. Kendi blogum temelinde olmak üzere genel bir serzeniş yazısıydı. Üzerinden geçen süre de inanılmaz değil mi? Çocuğun doğsa ilk okula başlayacak o kadar süre. Benim blogum için de geçerli bu sanırım. Doğduğu zamandan bu zamana. 7. senesini geçti. O yıllardan bu güne takip edenler -az sayıda da olsa- bilecekler ki ben bir karalama defteri olarak açtım burayı. Herhangi bir amacım yoktu kurarken. Hatta kimseye de söylemedim ki rahatça yazılar yazabileyim. İlk yazıya gelen yorumdan sonra farkettim ki bir çok kişinin haberi varmış. En azından samanpan ismini daha önceden kullandığım için burayı da bulmaları zor olmamış.

Hedefler, hayaller

Geçen süre boyunca bir çok şey değişti haliyle. Kimse bilmesin rahatça takılayımdan sorumluluk sahibi, yazdığı cümleyi üç kere düşünülerek yazılan bir blog halini aldı. Bu olumlu mu değil mi bilmiyorum bu arada. İnsanlar bilmeye, tanımaya, okumaya başladı ve bir yük olarak bunu da sırtlamak zorunda kaldık. Ne zaman yazı yazacaksıncılar çoğalmaya başladı git gide. Bu da olumlu olmayabilir. Çünkü yazı yazmak bir noktada düzenli bir eylem olmalı iken diğer yandan sürekli yazmak kalitenin düşeceğinin göstergesi olabilirdi. Çok laf yalansız olmaz demişler. Çok konuşan boş konuşur demişler falan. Bu yüzden en çok yazı yazdığım kategori boş konuşma kategorisi.

Okunma kaygısının doğuşu

Değişen konulardan biri de okunma kaygısıydı sanırım. Her yapılan davranış karşısında takdir bekleme alışkanlığı ile yoğrulduğumuzdan bu konu da olumsuzlar hanesinde yerini aldı. Zira ben hiç bir zaman reklamını yapmayacağım, siteye sayaç koymayacağım ve bu konuları umursamayacağım diye girdiğim yolda, ulan madem okumuyosunuz neden yazayıma gelmiş bulunmaktayım. Bu konu internet ile alakalı bir konu da değil temelde. Ülkemizle alakalı sıkıntılardan birisi. Kim okunmuş, ne okunmuş da ben okunacağım! 2000lerin başında yapılan dikkat toplama araştırmasında dikkat süremiz 12 sn, 2o05 de yapılan araştırmada 8 küsür saniye çıktığını duyduğumda hiç şaşırmadım. Şuan kim bilir kaç saniyedir bu! Mesela bir başka örnek 140 karakter sınırı olan sitede yazılan mesajların ortalaması 70 küsürlerdeymiş. Ne kadar garip değil mi? 60 saniye video sınırı olan sitede yemek tariflerinden, seminer vermeye kadar geniş bir skalada videolar var. Spotify isimli en kapsamlı müzik dinleme sitesindeki verilerde, yaklaşık 20 sn sonra next düğmesine basıldığı gözleniyor. Yani istediğin kadar sanat icra et sen daha introda iken basacaklar geç tuşuna. Hatta eskiden girizgah yapılırdı müzikte uzun uzun şuan bunlar mümkün dahi değil. Bu ve bunun gibi örneklerle dolu bir ortamda makale yazıp insanların okumasını beklemek biraz hayal ürünü gibi geliyor.

İçerik sıkıntıları

Üstte verdiğim örneklerle birleştirdiğiniz zaman ben yazı yazarken, onu yazma, buna girme, burası fazla gibi garipliklerle karşılaşıyorum. Anlatacağım konuyu daha derinlemesine, daha fazla örnekle yazmak isterken okunmaz diye en kısa halini girmeye çabalıyorum. Sonrasında konuyu biraz açar mısınız diyenler çıksa da terazinin diğer tarafını dengeleyecek kadar olmuyor. Bu konu sadece girilen yazının içeriğini değil konu başlıklarını bile etkiliyor. Psikoloji ile alakalı yazacağım mesela boşver diyorum sonunda. Çünkü uzun uzadıya yazmadığımda anlaşılmayacak konular oluyor yazacaklarım ve okunma olayına takılıyor gene. Bu konuya nasıl çözüm bulacağım bilmiyorum ancak düşüncem sen yaz okumayan ziyaretçi utansın şeklinde. Bakalım artık.

Hep olumsuzluk değil tabii ki

Güzel şeyler de oluyor mutlaka. En azından suya yazı yazmadığımı düşünüyorum geri dönüşlerden. Olumlu davranışlar geliştirenleri gördükçe mutlu oluyorum. Sonra mesela kitap önerilerim ile kendisine okuma listesi yapan kişiler görmek ayrıca güzel. Bundan kıyasla samanpan öneriyor gibi bir kategori açsan da diğer alanlarda da önerilerini yazsan diyen kişiler görüyorum. Sonra tüm yazılarımı çıktı alıp okuyan takipçilerimi gördüğümde ayrıca mutlu oluyorum. Sosyal medyada çok alakasız kişilerin yazımı önerdiğini gördüğümde suratımda pis bir gülümseme olabiliyor mesela. Ben en eskilerden olmasam da kısmen eski sayılacak bir blog yazarıyım. Hala tam anlamı ile tatmin olduğumu düşünmüyorum ne yazık ki. Bu geri dönüşler olsa da yazılara yazılan yorumlar hala çok az, çok severek okusa dahi kimseye önermeyen, paylaşmayan okuyucum çok fazla. Bu konu da ara ara yardım istesem de karşılık bulabilmiş değilim. Yazığım yazılara yorumlarınızı bekliyorum ve beğendiğiniz yazıları paylaşmanızı rica ediyorum. Bu kadar kendinize saklamayın beni, bırakın insanlar da tanısın yahu.

Bi halt olmaması konusu

Başlıktaki konunun önceki yazıları 6 sene evvel ve orada da çemkirmişim. 6 sene geçmiş hala aynı konulardan şikayetçiyim. Bu değişmeyen sorunlar beni en çok yoran şeyler şimdilik. Daha çok yazı yazayım istiyorum. Daha çok da yazarım bunu biliyorum. Hatta her gün rahatlıkla bir blog yazısı paylaşabilecek durumda da olsam üstte saydığım konular beni engelliyor. Ne oluyor ki yazınca diyorum. Zaten okunmuyor diyorum. Yolda yürürken düşen bir insanın 10 saniyelik videosu milyonlara ulaşırken, belki saatlerce kafa patlatıp yazmaya çabaladığım yazının kimse tarafından umursanmaması durumu bilmem anlatabiliyor muyum.

Bundan sonra da ne olur bilemiyorum ancak dediğim gibi yazıları sevip sayan, daha çok yazsın da okuyalım diyen kişilerin az gayret etmesi gerekiyor. Çünkü böyle bir kitle varsa dahi benim haberim yok. Normalde böyle yazılar olmaz bloglarda. Ben sizi sevdiğimden, aramızda bir yakınlık olduğundan dolayı halimi size arz etmeyi uygun buldum. Zaten buraya kadar okuduysanız kapatmadan muhtemelen sizin de beklentileriniz vardır ve yazsa da okusak diyen kişilersinizdir. Sizden ricam az gayret edelim. Eşe dosta beğendiğiniz yazıları gönderelim, sağda solda paylaşalım ne bileyim işte. Duvarlara ismimi yazmasanız da bir tık ile facebook duvarınıza yazılardan birini girebilirsiniz heralde değil mi? Ya da başka yerlerde neyse işte.

Halimiz bu şekilde hasılı kelam. Ben her şeye rağmen okumaktan ve yazmaktan sıkılacak biri değilim. Bir de mutlu mutlu yaparsak bu işi değmeyin keyfimize…

Hayırlısı.

 

 

Dipnot: Bu 3. yazı başlıkta geçtiği gibi. 1 ve 2 için arama yerini kullanabilirsiniz.

Daha Fazla Göster

Samanpan

Dünyanın en güzel şehrinde doğup dünyanın en dandik başkentinde hayatını devam ettirmekte. Psikoloji İle uğraşmakta olup saçmalamak için bu siteyi kullanmakta. Tanısanız çok sevmezsiniz.

İlgili Makaleler

9 Yorum

  1. Tüm yazılarınız oldukça kaliteli ve hepsi de insanı düşünmeye yöneltiyor.
    Kaleminize ve emeğinize sağlık. Yazılarınızın devamını bekliyoruz.

    “sen yaz okumayan ziyaretçi utansın… “

  2. Kaç yıl oldu tanışalı hatırlamıyorum. Fakat bildim bileli yazdıklarını okuyorum abi. Blogtaki tüm yazıları okumuş ve yorum yapmayan biri olarak her yazıyı ayrı bir keyifle okuyorum. Bazen güldürüyor, daha çok düşündürüyorsun. Yorum kısmına daha özen göstermekle beraber beğendiğim yazıların çoğunu arkadaşlarla paylaşıyorum. Yalnız senden kısa soluklu hikayeler ve şiirler de bekliyorum.

  3. Siz yazılarınız da düşünmeyi ve düşündükçe gelişilebileceğini belirten bir yazarsınız. Bu sebeple yazılarınızı okumaya devam ediyorum. Lütfen yazıyı bırakmayın ki şu boş vakitlerimizi de bilgiyle doldurabilmeyi en azından samimi bir yazar sayesinde sağlayalım. Yazılarınızın devamı dileğiyle…

  4. Merhaba. Yolum buraya nasıl ve nereden geldi bilmiyorum fakat yazınızı ve bloğunuzu çok beğendim samanpan bey ^^ Sizi yeni keşfettim ve takip etmeye devam edeceğim. Yani şöyle bir geçiyordum merhaba diyeyim dedim :) Bu arada twitter’ da takip ettim sizi, geri takip ederseniz mutlu olacağım :) Twitter: @_MustataAlniak_

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu